Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bir gün arkadaşlarıyla birlikte Lâfut'a, İbrahim Paşa Kışlası'na doğru yürüyüşe çıkmışlardı. Ali İlmî Bey, "Üstadım Antakya'mızı beğendiğinizi söylediniz. Acaba duygularınızı dile getiren bir şiirinizi rica edebilir miyiz?" deyince, merhum, bir kışlanın gönderinde dalgalanan düşman bayrağına, bir de gurûb etmekte olan güneşe doğru bakar, içinin bütün hüznüyle, "Vîrânelerin yascısı baykuşlara döndüm... Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu... Gül devrini bilseydim onun bülbül olurdum... Ya Rab! Beni evvel getireydin ne olurdu?.." şiirini okuyor, dinleyenleri mestediyordu."
Sayfa 113 - Şule YayınlarıKitabı okuyor
"...Herkes vazifesini yoluyla ve ihlâs ile yapsa zannederim bütün dostlar birbirinden hoşnut ve dil-şâd olur."
Sayfa 106 - Şule Yayınları | Uçman, s. 99Kitabı okuyor
Reklam
Atatürk Kur'an'ı milletin daha açık anlayabilmesi amacıyla Türkçe'ye çevirtmek için ‘ İslam şairi ' diye bilinen Mehmet Akif'e ve tefsirini de Elmalılı Hamdi Yazır'a resmen ısmarlamıştır. Mehmet Akif çeviriyi Mısır'da yapmıştır, fakat yaktığı söylenmektedir.
Sayfa 932 - Alfa yayınlarıKitabı okuyor
6.cilt
1580. Cündeb İbni Abdullah radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Bir kişi: - Vallahi, Allah falan adamı bağışlamaz, diye yemin etti. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah da: - "Falanı bağışlamayacağım hakkında benim adıma kim (yemin edip) hüküm verebilir? Ben onu
"Bazan bir "kıt'a"nın ne kadar derin duygulara tercüman olduğu erbabına mâlumdur."
Sayfa 93 - Şule YayınlarıKitabı okuyor
Mizahşör emiceler
"(...)Hüseyin Efendi: "İhsan Efendi! Tuhaf değil mi? Benim sakalım bembeyaz, saçlarım siyah; senin ise başın oldukça ağarmış, sakalın siyah" deyince; İhsan Efendi: "Bunda şaşılacak bir şey yok Hüseyin Efendi! Senin çenen çalışıyor, benim de kafam. Tabii yorulan yerde saçlar ağarmaya mahkûmdur" diyerek hoş bir lâtife yapmıştı."
Sayfa 91 - Şule YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Akif Bey birgün yine pansiyona gelmişti. Sohbet esnasında takvadan söz ediliyordu. Bir ara Akif Bey: "Bizler muttekî-i muztar kimseleriz, değil mi İhsan Efendi?" deyince, bundan alınan İhsan Efendi, kendisiyle bir yıla yakın konuşmamıştı. O kadar sevdiği ve hürmet ettiği Akif Bey'in şakasını bir türlü hazm edememiş, içinde bir ukde kalmıştı."
Sayfa 86 - Şule YayınlarıKitabı okuyor
Doğrudan doğruya Kuran'dan alarak ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı Mehmet Akif Ersoy
En özlü ifadesiyle "İslam'ı insana ulaştırmak" demek olan tebliğ ve davet görevi, aktif, hayatın içinde, gelişme ve değişmelere göre, davetçi feråseti ve ıslahatçı yaklaşımıyla, yani sünnet-i seniyyenin temel karakteri olan itidal üzere ve Kur'an-ı Kerim'e endeksli olarak çağdaş imkanları kullanmak suretiyle yerine getirilebilecek kutlu bir görevdir. Hâsıl-ı kelâm, söz konusu beyitteki tespit, uyarı ve teşvikin ne azametli bir irşat özü taşıdığı ve “çelik karakterli içtimaî mürşidimiz" Akif'e ne kadar yakıştığı ortaya çıkmış olmaktadır. Tabii görene, yoksa köre ne?
Bediüzzaman. Eğer insanlar dinlerinin zaruriyatini öğrenmek için başvurdukları kitaplarda doğrudan doğruya Kur'an'a yönlendirilmiş olsalardı, kaynağın kudsiyeti onların vicdanlarını uyandıracak ve harekete geçirecekti, diyordu.
Sayfa 114Kitabı okudu
829 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.